• ÜYE GİRİŞİ
Home / 2016 / Ocak

Arşiv for Ocak 2016

Dün senden uzakta bir yerdeydim

  Dün senden hayli uzak bir yerlerde Her nasılsa elimde kalmış epeyce mahcup Nihayetinde tebessümü mahzun  Son bir kare fotoğrafımıza bakarak Düşünüp durdum   Esasında gözbebeğimde donmuştu resmin Bu dünya ancak sen varken vardı Gelip gitmiş onca zaman Hiçbir hatırayı silip atamadı gönlümden Hep sen vardın Hep sen   Dün senden hayli uzak bir yerlerde…

Akşamları esiyor yalnızlığın

  En çok da akşamları esiyor yalnızlığın Velhasıl suale gerek yok Kısaca ölüm de gitsin Adı senden kalan yalnızlık   Geceleri buralar çok sessiz  Ay karanlık havalar ayaz İlmik ilmik işliyorum yüzünü karanlığa Bir ağlamalarını yapamadım Onu hiç düşünmemiştim zira   En çok akşamları yanıyor yüreğim Sessizliği yırtan sadece benim çığlığım Velhasıl sual etmene gerek…

Karanfiller ağlamasın

  Seni ilk gördüğüm an Kıymetini sonradan öğrendiğim andı Onca çehre içinde belli ki benim gibi yalnızdın Yalnızlık neredeyse ruhumuza sinmişti Gözle görünür Hatta elle tutulurdu   Oysa biz karanfiller ağlamasın demiştik Hadi gök gürlesin, ona razıyız İsterse kopup gitsin içimizdeki fırtınalar Yağmur pencereye nasıl vuracaksa öyle vursun Bir kez de olsun biz ıslanalım demiştik…

Cemile teyze

  Zaman ki deli rüzgardan öte Neredeyse bir elli  küsur sene geçmiş aradan Biz gavur Tomas’ın sokağında Altı köşe uçurup Top peşinde koşarken Sen eşikte oturur Etrafında irili ufaklı beş altı çocuğun Önünde fala kapanmış fincanın Kanaviçe işlerdin   Sabah ilk vakitte ısırılmaktan morarmış etli dudaklarını Gülsem mi ağlasam mı diyen yüzünü görür Kalbinin sesini…

Özlemimle yak beni

    Epeyce bir sandal vardı denizde Dağılmışlardı sağa sola turkuaz sularda   Sıralanmış banklarda  hatta yerlere serpilmiş Yaşlısı genci çoluğu çocuğu Zeytinyağlı dolması çayı çöreği böreği Nane limon kokusu   Kimi heyecanlı sevinçli Dalgın bakışlı bazısı hüzünlü Serseri bir sürü aşık En kötüsü de herhalde yalnızlık   Birkaç samur tekir yılışan birkaç köpek Hepsi…

Yalnız ağaç

  Şehirde hava buz gibi keskin Buğulanmış penceremin ardında Gölgem ile baş başayım Rüzgarlar da çekip gitmiş nedense Bütün yaprakları dökülmüş ağaçların   Ağır adımlarla çıktığımız merdivenlerden Bir koşuda iniyoruz sanki Kuşluk vaktiymiş çocukluğumuz Ah, ah dediğimiz delikanlı çağımız   Gün batımına doğru bu gidiş bu savruluş  Gittikçe hızlanan bu kayboluş Defterin sayfaları doldu mu…