• ÜYE GİRİŞİ
Home / 2024 / Ekim

Arşiv for Ekim 2024

Eylül

    Her Eylül’de hüzünle beraber Hele bir de akşamların gri tonu düşünce sokağa Birlikte yürüdüğümüz kaldırımlarda kalır gözlerim Kuru yapraklar arasında ayak izlerin durur Ve hatta solgun renklerde de olsa gölgen   Ne var ki ben her Eylül’de bu hazanı zaten yaşarım Sensizlik derin sessizlik içinde bir çığlığa dönüşür  Rüzgâr alır götürür kuru yaprakları…

Mila’nın günlüğü

  Dün gece rüyamda ikimiz Anasını kaybetmiş telaşlı yavru ceylanın peşinde Yamaç altı düz ovalarda koşturup durduk soluksuz   Her yer gölge düşmez ormanlarla kaplıydı Gök gürültüsü vuruyordu yamaçlara düz ovalara Dallarına sımsıkı sarılmış yapraklar Anasını kaybetmiş ürkek yavru ceylan için ağlıyordu   Dün gece hiç uyanmak istemediğim o rüyamda Gölge düşmez ormanlarla kaplı yamaç…

Özlemine dair ne varsa

    Hayatımız şöyle biraz hızlanarak Hüzünden payını almış hazana doğru giderken Kaybettiklerimizin yüreğimizi yakan ayak izleri Hemen yanı başımızda yaşama direniyor   Birlikte geçirdiğimiz onca zamandan sonra Bir gün sensiz kalacağımı hiç düşünmemiştim doğrusu Şimdi bu kahredici yoksunlukla başa çıkmak Neredeyse imkânsızdan da öte bir şey Anladım ki hazana doğru giderken Yokluğuna alışmak karanlıktan…

Sessizlik

    Hiçbir şey yokluğun kadar acıtmadı içimi Zaten üçüncü mevkii bir vagondaydı yolculuğumuz Bir nefes almaya bile fırsatımız olmadı esasında Yakamıza yapışmış çaresizliğimizden kaçamadık    Yokluğunun ağırlığını nasıl kaldırayım hiç bilemedim Nasıl yapacağımı sormak bir şeye yaramadı Zaten üçüncü mevkii bir vagondaydı yolculuğumuz Rüzgârlara kapılmış sessizliğe doğru gidiyor Kimsesiz ruhumuz     Son/2024  …

Son

    Bir zamanlar sırtımızı yasladığımız bu dağlar Serde çocukluğumuz, ayağımızda yemeni Toz toprak içinde koşturduğumuz sokaklar Nihayet bir bakış kadar uzak mavi gökyüzü Hepsi bizim sanırdık Ruhumuzdaki karanlık izlere karışıp Ardımızda kaldılar   Uzun bir konvoydu Bağırtılar, ağlaşmalar Analarının kucağında, sırtında perişan çocuklar Yaşlılar aciz, dahası umutsuzluk ötesinde Ardımızda bir dünya geçmişimiz Önümüzdeki yol…

Bahar yağmurları

    Ardından düştüğüm yollarda biçareyim Sokaklardaki bütün duvarlarda senin resmin Gönlüm zaten senden geriye kalan yaralarla kaplı Nefes aldığım her an hatıralarına borçlu Dipsiz derinliklerde gözlerin   Müptela olduğum eşsiz gülüşün yüreğimde kanıyor Beyhude avuntularım çaresiz kalmaya mahkûm Çıkmaz sokaklardan kurtulmam imkânsızdan öte Bahar yağmurları zamanı Bir ağaç altında olsam gölgen bende    …

Anılar

    Bu nasıl bir tesadüf ki Bunca zaman geçti aradan Bir kez olsun karşılaşamadık seninle Yolunu gözlediğim penceredeki çerçeve hâlâ boş Nereye baksam orada yoksun   Hasretin yüreğimde kor ateş zaten Kahrolası her gün biraz daha artıyor bilakis Anılarımızı tüketmeye ömrüm yetmeyecek bu belli   Senden sonra ardımda kalan heyecan Kocaman bir hasret Kocaman…