• ÜYE GİRİŞİ
Home / Archive by Category "Şiirleri" (Page 5)

Arşiv

Bilemedik

  Su gibi aziz ol iki gözüm her daim berrak Mart menekşelerinin vasiyeti bu Pembe orkidenin duası da Fakat diyeceğimiz o ki İçimiz fena acıyor değil mi Meğer en büyük dert senden sonrasıymış Kaf dağının ardı sanki Hiç bilemedik   Oysa sahilinde yürüyecektik denizin Ellerimiz;  ki her daim bitişik Olmadı, olamadı nasılsa  Şu bayıla bayıla sevdiğimiz kediler üzgün Oysa anne kucağı gibi ne çok severlerdi seni Mart menekşeleri kim için açardı bilirsin Pembeden öte her renkten orkideler  Artık ah etmekten kudurmuş gönlümüz   Sen yine de su gibi aziz ol sevgilim Her daim berrak Sensizlik neymiş bir gör de bak Mart menekşeleri açmıyor Pembe orkide soldu, bilumum hepsi öyle Olmuyor sensiz hiçbir şey olmuyor Bilemedik       Yalnız ağaç/2016  

Dün senden uzakta bir yerdeydim

  Dün senden hayli uzak bir yerlerde Her nasılsa elimde kalmış epeyce mahcup Nihayetinde tebessümü mahzun  Son bir kare fotoğrafımıza bakarak Düşünüp durdum   Esasında gözbebeğimde donmuştu resmin Bu dünya ancak sen varken vardı Gelip gitmiş onca zaman Hiçbir hatırayı silip atamadı gönlümden Hep sen vardın Hep sen   Dün senden hayli uzak bir yerlerde seninleydim Her nasılsa elimde  kalmış son bir kare fotoğrafımız Epeyce mahcup Bilhassa tebessümü mahzun   Yalnız ağaç/2016    

En çok da akşamları esiyor yalnızlığın

  En çok da akşamları esiyor yalnızlığın Velhasıl suâle gerek yok Kısaca şuna ölüm de gitsin Senden kalan yalnızlık   Geceleri buralar çok sessiz  ay karanlık havalar ayaz İlmik ilmik işliyorum yüzünü karanlığa Bir ağlamalarını yapamadım Onu hiç düşünmemiştim zira   En çok akşamları yanıyor yüreğim Sessizliği yırtan sadece benim çığlığım Velhasıl suâl etmene gerek yok Kısaca şuna ölüm de gitsin Ardında bıraktığın yalnızlık       Yalnız ağaç/2016      

Karanfiller ağlamasın demiştik

  Oysa karanfiller ağlamasın istemiştik  Hadi gök gürlesin, ona razıyız İsterse kopup gitsin içimizdeki fırtınalar Yağmur pencereye nasıl vuracaksa öyle vursun Sırılsıklam ıslanalım demiştik değil mi   Seni ilk gördüğüm an Kıymetini sonradan öğrendiğim andı Onca çehre içinde belli ki benim gibi yalnızdın Yalnızlık ruhumuza sinmişti  Gözle görünür elle tutulurdu değil mi   Sonraki günlerde yoktun Kayboldun gittin birden Ölesiye zaman bekledim seni Çağırmamıştın oysa bekle dememiştin hatta Gözüm hep  yollarda kaldı Hiç gelmedin hâyaldin nihayet Flü bir silüet Karanfiller ağladı köşede yalnız Bilemedin değil mi       Yalnız ağaç/2016      

Cemile hanım teyze

Zaman ki deli rüzgardan öte Nasıl da bir elli  küsur sene geçmiş aradan Ben Gavur Tomas’ın sokağında top peşinde koşardım Sen eşikte oturur önünde fala kapanmış fincanın Kanaviçe işlerdin   Sabah ilk vakitte ısırılmaktan morarmış etli dudaklarını Gülsem mi ağlasam mı diyen yüzünü görür Kalbinin sesini duyardık hatta Sen olmasan gün başlamazdı sanki   Kehribar rengi gözlerin vardı Perçemi alnına dökülen ipeksi sırma saçların açık kahverengiydi Kadınlar akşam sabah dedikodunu yapardı Sen de boş durmazdın hani Şen kahkahaların duyulurdu öteki sokaklardan   İrili ufaklı beş altı çocuğun vardı Şöyle boylu poslu Kalın pazulu Geniş omuzlu İnsan azmanı kocan Nam-ı diğer belaydı Serseri Rıfat   Cemile hanım teyze Duydum ki göçüp gitmişsin bu dünyadan Ne olursun bırak kalsın Şen kahkahaların  duvarlara aks etmiş resimlerin Her ne…

Özlemimle yak beni

    Epeyce bir sandal vardı denizde Dağılmışlardı sağa sola turkuaz sularda   Sıralanmış banklarda  hatta yerlere serpilmiş Yaşlısı genci, çoluğu çocuğu Zeytinyağlı dolması çayı, çöreği, böreği Nane, limon kokusu   Kimi heyecanlı,sevinçli Dalgın bakışlı bazısı hüzünlü Serseri bir sürü aşık En kötüsü de herhalde yalnızlık   Birkaç samur, tekir yılışan birkaç köpek Hepsi de pek sevimli namussuz şeyler Otu, böceği, çiçeği Salınmış ağacı yaprağı   Deniz dingindi Biz heyecanlıydık Deniz gülümsüyordu Biz gülümsüyorduk Rüzgar gülümsüyordu Herkes, her şey gülümsüyordu   Birkaç kişi eğilsin baş tarafından Fısıldasınlar kulağıma Öldüğüm gün Denizin rengini     Yalnız ağaç/2016    

Yalnız ağaç

  Şehirde hava buz gibi keskin Buğulanmış penceremin ardında gölgem ile baş başayım Rüzgarlar da çekip gitmiş nedense Bütün yaprakları dökülmüş ağaçların   Ağır adımlarla çıktığımız merdivenlerden Bir koşuda iniyoruz sanki Kuşluk vaktiymiş çocukluğumuz Ah, ah dediğimiz delikanlı çağımız   Gün batımına doğru bu gidiş bu savruluş  Gittikçe hızlanan bu kayboluş Defterin sayfaları doldu mu yoksa   El ele tutuştuğumuz sevgililerimiz Ve hatta dostlarımızdan da eser kalmadı Konuşacak birini bulmak zorlaştı neredeyse Herkes bir yerlerde herkes kendi derdinde Yalnız bir ağacım ben Şehirde hava buz gibi keskin         Yalnız ağaç/2016    

Düşlerim mavi

Düşle Herkes gitsin, bir sen kal bana Üç şiir-beş şarkı  patlatalım seninle Hava puslu olsun ay rüyada Dalıp kaybolsun bulutların arasında   Ay aydınlık ağaçlar diri Yağmur çiseliyor Dallarında yapraklar ağlıyor Martılar ötüyor etrafta Kısacası ahali yerli yerinde Sen neredesin peki Her yanım karanlık         Yalnız ağaç/2016    

Nerelerdesin

  Şimdilerde üzgün, hatta kırgınım Her neye baksam sen yoksun Kimseler de sen gibi değil zaten   Sen buralarda yanımdayken Tadı bir başkaydı her şeyin Toprak çiçekti gök yağmurdu Güneş renk ahenkti Karalar bağladım Nerelerdesin   Sensizlik dediğim zulümden beter Şimdilerde üzgün, hatta kırgınım Her neye baksam sen yoksun Kimseler de sen gibi değil zaten Hadi gel Nerelerdesin ?       Yalnız ağaç/2016    

Ölümün rengi

  Onu dün bir zeytin ağacının altına bıraktım Üzerine en sevdiğim koku sinmişti bilakis Her şeyi de en çok onda sevmiştim zaten Ölüm gibi   Guruba epeyce bir vakit varken hâla Sonbahar mevsimindeyiz keza Küçük yağmurlar düşüyor toprağa Ana ile kavuşan yavrusu gibi   Sarıp sarmalanmış boydan boya beyazlara Her rengi severdi esasen o ayrı Yine de bir başka tutkuluydu beyaza Gözündeki nakış gibi   Onu dün bir zeytin ağacının altına bıraktım Kurulmuş hakkımızda önceden hain pusu Ne yapsan boşuna Ölüm gibi Ölüm gibi       Yalnız ağaç/2016    

1 3 4 5 6 7 16