• ÜYE GİRİŞİ
Home / Archive by Category "Şiirleri" (Page 8)

Arşiv

Senden sonraya kalamam

  Ha bugün ha yarın derken Hatta iyiden iyiye eyvallah için anı beklerken Seni tanımadan gitseydim üzülürdüm   Oysa çocukluğumuzla gençliğimiz Orta yaşlardaki halet-i ruhiyemiz Göz açıp kapanırcasına bir bir geçip gitti Hepsinden künyemize kazılmış fotoğraflar kaldı Kimi renkli çoğunlukla siyah beyazdı   İlk evimiz ilk göz ağrımız İlk köpeğimiz Ve daha nice sevdiklerimiz Keşkelerle dolduğumuz kahırlar Sevinçten kabımıza sığamadığımız sahneler Bir dünya mevsimler ki hepsi yaşanmış Geçip gitmiş şeyler gibi unutamadığımız Geçip gitmemiş şeyler de kaldı ardımızda   Yaşanmamışlıklar kıyıya vuran dalgalar misali Yüreklerimize indiler gözlerimizden akıp gittiler Hayıflandığımız dizlerimize vurup durduğumuz Ah gitmeden bir görsem ah gitmeden bir yaşasam Bir görüp de yaşasam dediklerimiz   Ha bugün ha yarın derken Hatta iyiden iyiye eyvallah için anı beklerken Şimdi iyi ki kalmışım diyorum buralarda…

Hayat demek sen demek

  Ne iyi ettin de geldin Hangi diyarlarda hangi mevsimlerdeydin Lâkin uzun zamandır bekliyordum seni Şöyle bir elli küsur yıl gibi   Ömrümüzün törpülendiği kesin Heybem dersen ıstırap dolu zaten Onca zamansız saat yaşamışım ki seni Gelişinle yedi renge boyadım Gün batımında gölgeyi     Yalnız ağaç/2016    

Bahar yağmurları zamanı

  Nisan ortasındaydık vaktin Gökte mevsim bulutları vardı Gönlümde asude şenlik çığlık çığlığa   Çocuksu bir düştü gördüğüm sanki Dönme dolaplar tahta salıncakları eksikti Yanar döner lambalarda Nur salkımı vardı   Soramadım bu nasıl bir derya ki Yönsüz ve pusulasız kalmışım Öylece yakalanmışım Öylece vurulmuşum sana   Bir nisan günüydü Tam da ortasındaydık nisanın Bahar yağmurları zamanı       Yalnız ağaç/2016    

Anla

  Öylesine yorgundu ki gönlüm Her şeyi bir tarafa bırakıp Çekip gitmek vardı uzaklara Sevgi kırıntısından yoksun vefasızlıklara inat   Bakir bir kasabaya Deniz kenarı veya değil ne fark eder Birkaç ağaç olsundu etrafta ıhlamur kokulu, Bir de köpeğim zilli   Gecenin matemi cabası Rüzgarın,  Dalgaların sessizliği yüreğime iner esasında Sessizlik adım olmuştu nitekim   Ne ıhlamur kokulu ağaçlardan caydım Ne de zilliden Bilhassa gecenin matemi kalsın Uzaklardan geldiğin muhakkak Beni buralarda koyan hallerdeyim Anla       Yalnız ağaç/2016    

Bir dakika

  Biliyor musun Bugünlerde başıma gelen en güzel şey Sabahları seni görmek   Geceden biriktiriyorum arzularımı Havada sen Su da sen Ah bir de şu yıldızlar Sönüp gidiverse erkenden   Sana bağlanmakmış kaderim İnce gülüşlerinle Saçlarının rüzgarında Savrulup gitmekmiş kaderim Bu küçük istasyonda Yollarına gül döküp beklemekmiş kaderim   Yarına kalan Yirmi üç saat elli dokuz dakikanın Ne önemi var Biliyor musun Bugünlerde başıma gelen en güzel şey Sabahları seni bu küçük istasyonda Bir dakika olsun görmek       Yalnız ağaç/2016    

Maria’nın mektubu

  Maria’nın bahçesinde dört duvar taştan bir ev İki göz oda bir sofa Birkaç kap kacak bakırdan Göz nuru eski bir şarkı yayılır gramofondan   Maria’nın aklı yorgun kanadı kırık Öyküsü arapsaçı 93 harbinden kalma top vurgunu sanki Kim bilir içinde neler saklı   Bu dünya kime kalmış nerede bunlar Yer aynı yer gün aynı gün, Sen aynı, ben aynı esasında her şey aynı Hadi gel sen sabahları ol ben geceleri Bir ağaç altında dur sen günü aydınlat Ben karanlığın gölgesi olayım   Mektubunu aldım maria Anlattıkların bana yabancı değil Bu dünya kimseye kalmaz Yürek ağlamazsa gözden yaşlar akmaz Unutulur deme sakın O resim unutulmaz Unutulmaz     Yalnız ağaç/2016    

Kıydılar sevgimize

                                                                                                                                                Kıydılar sorgusuz sualsiz Günahsız boynumuzu vurdular Hüzünlerimi soluyorum şimdi Sessizliğin alt-üst olmuş derinliğinde   Her mevsim buz tutar kalbim yokluğunda Solgun bir bahçe ardında kalan De ki gelemedin Ara sıra yayılsın penceremden Gülüşünün ince ılık kokusu       Yalnız ağaç/2016                                                                                                                                                                                          

Roza

  Bahçesi mor sümbüller kaynamış Derme çatma taştan evinin yıldızı Roza Duvarda açılmış bir çift pencere gözde Kenarları kıvrılmış harap Fi tarihinden kalma hayli kalın bir defter İçinde Roza’nın aşkı saklı   Roza Zamana geç kalmış göçmen kuş Gözleri denizi andırır Alabildiğince sıcak ve yapayalnız   Gel diyen gönlüne güller dökeyim Roza Takatim yok halden yana gelemem Mezkur öykülerimiz var seninle bitişik Resimleri siyah kaplamış ağır küfeler sırtımızda Yolumuzun kör karanlık  son noktasındayız  Roza     Yalnız ağaç/2016      

Fotoğraf

  Sakin bir sabaha uyandı kasaba Kambur Ali’nin boyacı sandığında Siyah beyaz bir fotoğraf Gelinlik çağında iki kız Saçları bellerine kadar uzamış   Bu serseri sokakların sert taşları arasında Hüküm süren aşklarda olsaydım keşke Gök gürlese Tufan olsaydı hatta Sessizlik sussa Aşkın koynuna giriverseydim keşke   Siyah beyaz bir fotoğraf Kamburun boyacı sandığında Taşıyordu iki gelin çağındaki gözleri Saçları bellerinde Dingin mavi suların yanında kurulmuş Bu sakin kasabayı güzelleştiren onlardı İçimdeki fırtınaları koparan da Parlatılmış ahşap çerçevenin içinden Bana gülümseyen Onlardı       Yalnız ağaç/2016  

Düşüncelerim mühürlü

  Düşüncelerim mühürlü  kör kuyularda Mavileri yara yara İçli düşlerimin sıcak kıvrımlarında dolaştım Sahil boyunca   Kaybolmuşsun yoksun yine bak Gökkuşağının karmaşık renkleri arasında Gözlerin denize düşmüş Dipsiz maviliklerde Gözlerin       Yalnız ağaç/2016    

1 6 7 8 9 10 16